Muzlu Süt
1932 yılının sıcak bir yaz günüydü. Küba’nın küçük bir kasabasında, yaşlı bir sütçü olan Don Ernesto sabahın erken saatlerinde süt dağıtımına çıkmıştı. Her sabah olduğu gibi, el arabasına yüklediği taze süt şişeleriyle mahalle mahalle geziyor, köylülerine içten gülümsemesiyle birlikte şişeleri ulaştırıyordu. Ancak o gün bir şey farklıydı.
Yolun kenarında oyun oynayan çocuklardan biri, elindeki olgun muzla koştururken ayağı taşa takıldı ve muz, Don Ernesto’nun süt şişelerinden birinin içine düştü. Çocuk gözyaşlarına boğulmuştu, ama Ernesto gülümseyerek şişeyi eline aldı. Muzu içinden çıkarmaya çalışırken, muz ezildi ve sütle karıştı. Şaka yollu bir şekilde:
“Belki de Tanrı bugün bana yeni bir tat bahşetmek istedi,” diyerek şişeyi salladı ve bir yudum aldı.
Ernesto’nun gözleri büyüdü. Tatlı muzun doğal şekeri ile taze sütün yumuşaklığı bir mucize gibiydi. Süt, artık sadece süt değildi — bu, güneşi hatırlatan sarı bir mutluluktu. Hemen o gün, kasabanın küçük meydanında kurduğu tezgâhta “leche de plátano” yani muzlu süt satmaya başladı. İlk müşterisi yine o küçük çocuk oldu.
Haber kısa sürede yayıldı. Ernesto’nun muzlu sütü, çocukların neşesi, yaşlıların sabah keyfi, gençlerin serinlik molası haline geldi. Zamanla tarif şehirden şehre, ülkeden ülkeye yayıldı. Amerika’da smoothie kültürünün temellerinden biri oldu. Japonya’da enerji içeceği olarak benimsendi. Türkiye’de çocuklara vitamin niyetine içirildi.
Ve kimse bilmedi ki…
O sarı sıvı, aslında bir çocuğun düşürdüğü muz ve bir sütçünün gülümsemesiyle ortaya çıkmıştı.